Doktor Byron Norton, oyun terapisinin babası, şöyle demiş: “Bir çocuğun üç ebeveyni vardır: Annesi, babası, annesi ve babasının ilişkisi… Bu üçüncü ebeveyn çok önemlidir.”

Üçüncü ebeveyn! Hem doğrudan bir şey dikte etmeyen, beklentisi olmayan, bir köşede sessizce bizi izleyen, ama en çok şeyi öğrendiğimiz, farkında olmadan hayata dair, insan ilişkilerine dair, en sağlam olduğunu düşündüğümüz çıkarımları yaptığımız ebeveyn!

Hala evliliğini düzeltmek için çocuk yapmayı düşünen var mı? Koskoca bir hayatın yükü yetmezmiş gibi, bir de küçücük bedene böyle bir misyon yüklemek isteyen?

Çocukların oyunlarında, ev hayatlarını ve evdeki davranışları gözlemlemek öyle kolay oluyor ki… Bir bakıyorsunuz, çocuk birden oyunun ortasında agresifleşiyor ve oyunun bağlamına kimi zamanda uymayan cümlelerle agresyonunu ortaya seriyor. İşte, o an bu cümleleri kimin kime kurduğuna dair bir ışık yanıyor beyninizde. Boşuna çocuktan al haberi dememişler… Onlar, bunu dedikodu yapmak için aktarmıyorlar. Karşısındaki ile tek iletişim kurma yolunun evde gördüğü olduğunu düşünüyor çocuk ve onu modellemeye başlıyor. Henüz zihninde başka bir repertuar yok çünkü. Davranışının doğru ya da yanlış (örneğin, ağlamak- bağırmak) olduğunu değerlendirmeksizin, işe yarayıp yaramadığı gibi pratik bir sonuç (oyuncağı elde etmek vs. etmemek) ile ilgileniyor.

O sebeple sevgili anne-babalar, “ayy bu çocuk bunu nereden öğrendi?” deyip eleştirdiğiniz davranışlar için, bir kere daha düşünün. Derin bir nefes alın ve şimdi cevap verin: Nereden öğrendi?